Özet: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun m.589 ve devamında yer alan hükümler alacaklı ile kefil arasındaki ilişkide borçlunun borcunu ödememesi halinde şahsen sorumlu olan kefilin alacaklıya karşı ileri sürebileceği def’ileri ve alacaklının kefile karşı göstermek zorunda olduğu özeni ifade etmektedir. Alacaklıya ve kefile yasal çerçevede tanınan bu hak ve sorumluluklar kefilin hukuken korunmasına fayda sağlarken; alacaklının da alacağını tahsil ederken kefile karşı sorumluluk yüklenmesine neden olmuştur. Bu çalışmam da alacaklının sorumluluklarının kapsamı ve bu doğrultudaki yaptırımları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde açıklanmıştır.

GİRİŞ
Kefalet sözleşmesinde alacaklının kefile karşı sorumluluğu kefil ile alacaklı arasındaki ilişki kapsamında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 592-594 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İlgili maddelerin temelinde alacaklının alacağını tahsil etme aşamasında -tüm sözleşme tiplerinin de temeli olan-TMK.2 kapsamında hareket yükümlülüğü yatmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nda da bu doğrultuda tek taraflı borç yükleyen kefalet sözleşmesine alacaklı bakımından birtakım sınırlamalar getirilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu her ne kadar alacaklının borçlunun iflası halindeki yükümlülüklerinden, ödemeyi kabul külfetinden ve teminatların ve rüçhan haklarının korunması yükümlülüklerinden söz etmekteyse de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu bahsedilen yükümlülükleri korumuş bunun yanında kapsamlarını genişletmiş ve alacaklıya kefile bilgi verme yükümlülüğünü de yüklemiştir. Bu halde alacaklının kefile karşı sorumluluğunun genişlediğini söylemek mümkün hale gelmiştir.

A. BORÇLUNUN İFLASI VEYA KONKORDATO İSTEMESİ HALİNDE SÖZ KONUSU OLAN ÖDEVLER
Türk Borçlar Kanunu’nun 594. Maddesinde alacaklıya esas borçlusunun iflasının açılması veya konkordato talep etmesi halinde yerine getirmekle yükümlü kıldığı bazı durumlar ele alınmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 502.maddesinde esas borçlunun yalnız iflası halinde alacaklının yapması gereken hususlar düzenlenmiş, bu hususlar ise eski kanunun ilgili maddesinde “Borçlu iflas ederse alacaklı alacağını iflas masasına kaydettirmeye mecburdur. Alacaklı, borçlunun iflasına muttali olur olmaz ondan kefili haberdar etmekle mükelleftir. Böyle yapmadığı takdirde bu tekasülünden dolayı kefile terettüp eden zarar nispetinde kefile karşı haiz olduğu haklarını kaybeder.”şeklinde düzenlenmiştir. TBK m.594’e göre alacaklının yükümlülükleri borçlunun iflası veya konkordato ilan etmesi halinde durumu kefile bildirmeyi, alacağını kaydettirmeyi ve haklarının korunması için gerekeni yapmayı da kapsamaktadır. Madde hükmündeki “hakların korunması” ibaresinden anlaşılması gereken iflas idaresinin alacağı kısmen veya tamamen reddetmesi, talep edilen derecenin verilmemesi gibi durumları kefile bildirmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Böylece alacaklının ödevleri yeni Türk Borçlar Kanunu’nda daha kapsamlı hale gelmiştir.

1.Borçlunun İflası Halinde
Esas borçlunun iflas etmesi halinde TBK.m.594.f.2 uyarınca alacaklı iflası kefile bildirme ve alacağını masaya kaydettirme yükümlülüğünün yanında haklarını korumak için gerekli özeni sarf etmesini de emretmektedir. Kanun koyucunun gerekli özenden kastı kuşkusuz her somut olaya göre değişmekle birlikte; iflas takibi sırasındaki her aşamayı kefile bildirmek, alacağın masadan tahsil edilip edilemediğini veya alacağın rehin yolu ile paraya çevrilerek elde edileceği zaman yapılacak olan arttırmadan kefili haberdar etmektir.

1.1İflası Bildirme Yükümlülüğü
TBK m.594 f.2 uyarınca alacaklı esas borçlunun iflas ettiğini öğrendiği anda durumu kefile bildirmekle yükümlüdür. Alacaklının kefile yapacağı bu bildirim ile kefil esas borçlunun iflas masasına rücu alacağını yazdırabilecektir. Böylece alacaklı kefile borçlunun iflasını öğrendiği anda bildirmeli ki kefil, borçlunun iflas masasına rücu alacağını yazdırabilsin. Kaldı ki kefilin, alacaklıya halef olarak esas borçluya rücu edeceğinden kendi rücu alacağın masaya yazdırma zorunluluğu kalmayacaktır. Ancak bu durum alacaklının yalnızca alacağı yazdırma yükümü kapsamında olmayıp, her ne kadar kefil, alacaklının yazdırmış olduğu alacağa halef olarak esas borçluya rücu edebilse de kendisine de rücu alacağını yazdırma imkânı tanınmalıdır.
Alacaklının kefile yapacağı esas borçlunun iflasına ilişkin bildirim kanunda şekle tabi tutulmamıştır. Kefilin bilinen adresine bildirimi göndermekle alacaklı bu yükümü yerine getirmiş olur. Kaldı ki bu bildirimin yazılı yapılması; kefilin alacaklının bildirim yükümlülüğüne uymadığı iddiası ile alacaklıdan zararının tazminini istediği durumun ortaya çıkma ihtimalinde alacaklının elinde yükümlülüğünü yerine getirdiğine ve kefilin zarara uğramasında kusurlu olmadığına ilişkin ispata yarar belge teşkil edeceğinden alacaklı lehinedir.

Doktrindeki bazı görüşlere göre kanun maddesinin lafzına bakıldığında yalnızca esas borçlunun iflasından söz edildiği için birlikte kefillerinin birinin iflasında alacaklının diğer kefillere bildirim yükümlülüğünün olmayacağı yönündedir. Ancak aksi bir görüşe göre ise birlikte kefillerden birinin iflas etmesi durumunda, alacaklı, söz konusu kefile karşı sahip olduğu hakkı kaybetmemek için tüm özeni göstermeli ve göstermediği durumlarda TBK m.592 f.1 uyarınca diğer kefillere karşı sorumlu olmalıdır. Alacaklı, kefile bildirim yükümlülüğü altında olduğu için kefalet sözleşmesine konu borç ile ilgili gelişen her durumu kanaatimce kefile bildirmelidir, bu durumda kefillerin birinin iflası halinde de alacaklının kefile bildirim yükümü doğmalıdır.
1.2.Alacağı Yazdırma Yükümlülüğü
818 sayılı Borçlar Kanunu’nda alacaklı yükümlülüğü kapsamı yalnız kefili haberdar etmekle sınırlı iken yeni TBK m.594 kapsamında alacaklının alacağını iflas masasına yazdırma yükümlülüğü de yer almaktadır. Bu durumda alacaklı, borçlunun iflası halinde alacağını masaya yazdırmak ve bu hususta gereken özeni göstermek zorundadır. Alacaklının müteselsil kefalette esas borçludan önce kefile başvurması alacağı yazdırma yükümünü ortadan kaldırmayacaktır.
Kanun koyucu tarafından masaya alacağını yazdırmakla yükümlü kıldığı taraf alacaklıdır. Ancak kefil, rücu alacağını masaya yazdırmakla yetkili olup; dilerse yalnızca alacaklının alacağını yazdırması ile yetinmeyip kendisi de rücu alacağını masaya yazdırabilir.
Kefilin esas borçlunun iflasından önce alacaklıya yapmış olduğu kısmi ödemeler mevcut ise İİK.m.204 f.1 “alacaklı, müflisle birlikte borçlu olandan alacağının bir kısmını almış ise müşterek borçlunun müflise rücu hakkı olsun olmasın borcun tamamı masaya kaydolunur.” Demektedir. İlgili kanun maddesinden alacaklıya yapılmış olan kısmi ödemenin varlığı halinde alacağın tamamının masaya yazdırılması gerekliliği anlaşılmaktadır. Zira kanun maddesinde geçen “müşterek borçlular” geniş yorumlanmalı ve kefil de –hatta yalnızca müteselsil kefil değil adi kefilin de müşterek borçlu sayılması gerekmektedir- müşterek borçlu kabul edilmelidir. Böylelikle kefilin alacaklıya yapmış olduğu kısmi ödeme halinde de alacaklının masaya yazdırma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Kefil tarafından borcun tamamının alacaklıya yapılması halinde sadece kefilin rücu alacağı masaya yazdırılacaktır ve alacağı yazdıracak olan kişi de kefildir. Kaldı ki alacağına kavuşan alacaklı için artık iflas masasına alacağını yazdırmada herhangi bir hukuki yarar bulunmamaktadır. Artık burada alacaklı alacağını masaya yazdırmakla yükümlü olmayıp; alacağa ilişkin güvenceleri masaya bildirmekle yükümlüdür.

2.Borçlunun Konkordato Talep Etmesi Ve Kendisine Konkordato Mehli Verilmesi Halinde
TBK.m.594 f.2, 818 sayılı BK.m.502’ye göre alacaklının yalnızca borçlunun iflası halinde sorumlu olduğu hususları düzenlemekle yetinmeyerek borçlunun konkordato sürecinde de kefile karşı nasıl davranması gerektiğini düzenlemiştir.
2.1. Alacaklının Konkordatoyu Bildirim Yükümlülüğü
Alacaklı, borçluya konkordato mehli verildiğinden kefili haberdar etmesi gerekir. Bu bildirimi borçlunun iflasındaki bildirim yükümündeki gibi zaman kaybetmeden yapmalıdır. Zira kanun koyucu alacaklıyı borçlunun bu durumunu öğrendiği andan itibaren bildirmekle sorumlu tutmuştur.
2.2. Alacaklının Alacağını Kayıt Yükümlülüğü
Borçlunun konkordato talebinden sonra alacağını kaydettirmesi ve konkordato süreci boyunca da gerekli özeni göstermekle yükümlü olup, konkordato komiserinin işlemlerini takip etmeli veya yapılacak olan toplantılara katılmalıdır. Ancak kanaatimce konkordatonun alacaklı tarafından kabul edilmesi için TBK tarafından kefile ilişkin herhangi bir sınırlama getirilmediğinden konkordatoyu kabul edip etmemesi alacaklının kendi takdirindedir. Bu hususta alacaklı ancak kendi marifetiyle alacağının tahsilini engelleyerek kefili zarara uğratmışsa; kefilin zararından sorumlu olacaktır.

3. Alacaklının Yükümlülüklerine Aykırılığın Sonuçları
Alacaklının borçlunun iflası veya konkordato sürecindeki yükümlülüklerine aykırı hareket etmesinin sonucu TBK.m.594 f.3’te düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre “alacaklı yukarıdaki fıkralarda öngörülen gereklerden birini yerine getirmezse, bundan dolayı kefilin uğradığı zarar miktarınca ona karşı haklarını kaybeder.” Kanun maddesinin lafzından alacaklının kefile karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu hareketlerden kaçınması halinde kefili borçtan kurtaracağı sonucu çıkmamakla kefilin bundan dolayı uğrayacağı zarar ölçüsünde alacaklının kefile başvurma hakkını yitireceği anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz ki alacaklının sorumlu tutulabilmesi için kusurlu olması gerekmektedir. Kaldı ki kefil kusur ile birlikte alacaklının TBK.m.594 f.2’ye aykırı hareket ettiğini ve bundan dolayı kendisinin zarara uğradığını da ispatlamalıdır. Buna karşılık da alacaklı, yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve kusurlu olmadığını ispatladığı takdirde sorumlu olmaktan kurtulacaktır.
Kusurlu alacaklının zararı tazmin miktarı esas borcun miktarına göre değişiklik göstermektedir. Şöyle ki; kefilin uğramış olduğu zarar kefalet sözleşmesine konu borcun tutarından az ise zararı miktarınca ödeme alacaklıya yapılacak ödemeden mahsup edilecektir. Kefilin uğradığı zarar borç tutarını aşıyorsa; kefil borcu ödemekten kaçınıp aşan miktarı alacaklıdan talep edecektir. Ancak kefilin de alacaklının yanında kusuru söz konusu ise TBK.m.52 f.1 doğrultusunda “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” Bu durumda alacaklının ve kefilin kusur oranlarına göre alacaklının kefilin kusurlu olduğu hallerde sorumluluğun tamamen kaldırılabileceğini söylemek mümkündür.

B. ÖDEMEYİ KABUL KÜLFETİ
Borcun muaccel olması ile kefil, kefalet sözleşmesinden kaynaklanan borcunu alacaklıya ödemek istediğinde alacaklının kendisine yapılacak olan bu ödemeyi kabul etmesi gerekmektedir. Bu zorunluluk alacaklının kefile karşı yükümlülüğü olarak TBK.m.593’te düzenlenmiştir. TBK.m.593 f.1’e göre “borçlunun iflası sebebi ile olsa bile, borç muaccel olduğu takdirde kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi her zaman kabul etmesini isteyebilir.” Burada ayrımını yapmamız gereken husus borcun muacceliyet kesbedip etmediğidir. Zira aynı maddenin 3. Fıkrasında muaccel hale gelmemiş bir borcun kefil tarafından ödenebilmesi alacaklının rıza vermesine bağlanmıştır.
Ödemeyi haklı sebep olmaksızın kabul etmeyen alacaklı, kefili kefalet borcundan kurtarmış olur.

1.Ödemeyi Kabul Külfeti Kapsamı
Alacaklının ödemeyi kabul külfeti kapsamında iki ayrıma gitmek gerekir ki bunlar borcun vadesinin gelip gelmediği hallerdir. Esas borç muaccel olduğu andan itibaren kefilin ödeme teklifi alacaklı tarafından reddedilmemelidir. Ancak vadeden önce kefil tarafından ödenmek istenen borç alacaklının rızasına bağlı tutulmuştur. Zira burada vadenin yalnızca borçlu değil alacaklı lehine konulabileceği ihtimali düşünüldüğünde vadeden önce ifa edilmek istenen borcu alacaklının kabul etmesi beklenemez. Ancak vadenin alacaklı lehine konulmadığı durumlarda ki bu haller somut olaylara göre değişiklik arz edecektir, kefilin borçtan bir an önce kurtulmak istemesindeki çabası boşa çıkarılmamalı ve alacaklı kefilin ödemesini kabul etmelidir.
Kefil, kısmi ifada bulunacağını belirttiği durumlarda alacaklının durumu esas alınmalı ve aslında borcun niteliğine bakılmalıdır. Eğer ki borç, belirli ve muaccel halde ise alacaklının kısmi ifayı TBK.m.84 doğrultusunda reddedebileceğini kıyasen söylemek mümkündür. Ancak TBK.m.593 f.1 son birlikte kefil olanlar için kısmi ifa yolunu açmış ve birlikte kefil olanlardan biri alacaklıya kendi payından az olmamak üzere kısmi ifada bulunmak istemesi üzerine alacaklının ödemeyi kabul etmesi gerektiğini düzenlemiştir. Alacaklının bu ödemeyi kabul etmemesi üzerine kısmi ifada bulunmak isteyen kefil kendi payı oranında borcundan kurtulurken; diğer birlikte kefillerin sorumluluğu ise borcundan kurtulan kefilin iç ilişkide payı oranında azalacaktır.

2. Ödemeyi Kabul Külfetine Aykırılığın Sonuçları
TBK.m.593 alacaklının haklı sebebi olmaksızın ödemeyi kabul etmediğinde kefilin borcundan kurtulacağını düzenlemiştir. Kefilin borcundan kurtulması da daha önce yapmış olduğu ödemeleri kapsamayacak yalnızca henüz yerine getirilmemiş borç için geçerli olacaktır. Başka bir deyişle kefil alacaklının ödemeyi kabul etmemesi üzerine alacaklı tarafından reddedilmiş borçtan kurtulmuş olacak ve daha önceden de yapmış olduğu ödemeler söz konusu ise ödenmiş olan borçlardan alacaklıyı sorumlu tutamayacaktır.
Müteselsil birlikte kefaletin söz konusu olduğu durumlarda kefillerden birinin ödeme yapmak istemesi alacaklı tarafından engellenmiş ise kefil yine kefalet borcundan TBK.m.593 f.2 kapsamında kurtulacaktır. Burada müteselsil birlikte kefil borcun tamamını ifa etmek isteyebileceği gibi; iç ilişkideki kendi payını da ifa etmek isteyebilir. Birlikte kefil bu iki halde de borcu kısmen ifa ediyormuş gibi kabul edilmemelidir. TBK.m.593 f.2 ile birlikte kefiller bakımından ortaya konulmuş olan en önemli sonuç, birlikte kefillerden birinin borcundan kurtulması diğer birlikte kefilleri olumsuz şekilde etkilememesidir. Zira burada alacaklının yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklanan bir durumda borçtan kurtulmamış olan diğer birlikte kefillerin borcun kalanından sorumlu tutulması ve paylarının artması haksızlığa mahal verecektir. Netice olarak kanun koyucu diğer müteselsil birlikte kefillerinde kendi paylarının borçtan kurtulan kefilin payı oranında azalmasını düzenleyerek borçtan kurtulmamış kefilleri korumanın yanında borçtan kurtulan kefile iç ilişki çerçevesinde rücu edilmesini de engellemiştir.
Sonuç olarak Türk Borçlar Kanunu’nun kefalet hükümleri nispi emredici nitelikte olması m.593’ün uygulama alanında da kendisini gösterecektir.

C. BİLGİ VERME ÖDEVİ
818 sayılı Borçlar Kanunu’nda düzenlenmeyip de 6098 sayılı TBK’ da yer alan alacaklının kefile karşı yükümlülüklerinden bir tanesi de alacaklının kefile bilgi verme ödevidir. TBK.m.592 f.3 “alacaklı borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.” Diyerek açık şekilde alacaklıyı kefile bilgi verme konusunda sorumlu tutmuştur.

1.Bilgi Verme Ödevinin Kapsamı
Alacaklı, kefilin talep etmesi halinde esas borca ilişkin her türlü bilgiyi kefile vermekle yükümlüdür. Esas borca ilişkin her türlü bilgi borcun durumu, aşaması, anaparaya ilişkin bilgiler olabileceği gibi anaparaya işlemiş faiz ve masraflar ile ilgili de olabilmektedir. Ancak alacaklı esas borçlunun kefalet sözleşmesi kapsamının dışında kalan borcuna ilişkin kefile bilgi vermekle yükümlü değildir.
TBK.m.592 f.3 her ne kadar alacaklıyı bilgi vermekle yükümlü kılsa da kanun maddesi yine de soyut kalmaktadır zira alacaklının hangi sürede veya hangi şartlar gerçekleştiğinde kefile bilgi vermesi gerektiği açıkça belirtilmemiştir.
Ancak alacaklının bu yükümlülüğünü belirli şartlara ve sürelere bağlayan TBK.m.594 f.1 bilgi verme ödevinin somut hali olarak nitelendirilebilir. İlgili hükme göre asıl borçlunun anaparanın veya yarım yıllık döneme ait faizin ödenmesinde ya da yıldan yıla yapılması gereken anapara ödemelerinde altı ay geciktiğinde alacaklının durumu kefile bildirmesi gerekmektedir. Bu durumda kefil, asıl borçlunun borcu ifasında yukarıda izah edildiği şekilde gecikmesi üzerinde alacaklı tarafından bilgilendirilmekle yükümlüdür. Bu bildirim için alacaklı altı ay beklemek durumunda olmayıp, kefili daha da erken bilgilendirebilir.
2.Bilgi Verme Ödevine Aykırı Davranılmasının Sonuçları
Alacaklının bilgi verme yükümlülüğüne aykırı davranmasının sonuçları TBK.m.592 f.4’te düzenlenmiş ve bu yaptırım alacaklının diğer ödevlerine aykırı davranmasının sonuçları ile aynıdır. Böylece bilgi verme ödevine aykırı hareket eden alacaklı, kefilin kefalet borcundan kurtulmasına neden olduğu gibi kefilin zararını karşılamakla da sorumlu tutulmuştur.

D. TEMİNATLARIN KORUNMASI VE İSPAT ARAÇLARINA İLİŞKİN YÜKÜMLÜLÜKLER
1.İspat Araçlarını Ve Teminatları Korumaya İlişkin Yükümlülükler
Alacaklı, borçludan almış olduğu bir takın güvenceleri ve bazı ispat belgelerini kefilin zararına azaltmamak ve elinden çıkarmamakla yükümlüdür. Alacaklının ispat araçlarını ve teminatlarını korumasını ve kefil zararına azaltmamasını öngören TBK.m.592 f.1 alacaklıyı özen gösterme yükümlülüğü altına sokmuştur. Kanun koyucu aynı madde hükmünün 2. Fıkrasında ise çalışanlara kefaletten söz ederek çalıştırdığı kişinin zarar vermemesi için sürekli olarak ve özenli bir gözetimi gerçekleştirmek üzere alacaklıyı yükümlü kılmıştır. Zira TBK.m.596 f.1 uyarınca kefilin borcunu ifa ettikten sonra alacaklının haklarına halef olması, kefilin TBK.m.592 f.3 yükümlülüğü kapsamında alacaklının teminatları kendisine devretmesi talebinde bulunması sonucunu doğuracaktır. Böylece pratikte iki hükmün ard arda gerçekleştiği düşünüldüğünde kefilin ifadan sonra alacaklının haklarına halef olduğunda alacaklının alacağını tahsil edene kadar geçen süreçte teminatları koruması hem alacaklı hem de kefilin lehinedir.
Madde hükmü doğrultusunda alacaklının göstermekle mükellef olduğu özen; kefili her anlamda korumaktan ziyade yalnızca belirli konularda kendisini göstermektedir. Alacaklı genel bir özen yükümlülüğünün altına girmeyip –ki bu durum alacaklı için son derece elverişsiz hale gelebilir.- yalnızca teminat ve ispat araçlarının korunması hususunda alacaklıyı özenli davranmakla sorumlu tutmuştur.
Alacaklının teminatları koruma yükümü ile ilgili 818 sayılı BK’da düzenleme bulunmasına rağmen bu hüküm emredici nitelikte olmayıp, taraflarca aksi kararlaştırılabilir idi. Ancak şuan yürürlükte olan TBK.m.582 f.son ile düzenlenen kefilin sahip olduğu bir takım haklardan vazgeçmesinin mümkün olmaması; kefilin teminatların korunmasından da vazgeçemeyeceği anlamına gelmektedir.

1.1. Teminatlarının Korunmasının Kapsamı
TBK.m.592 f.1’e göre “kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde edilen rehin hakları, güvence ve rüçhan hakları alacaklı tarafından korunmalıdır. Bir görüşe göre 818 sayılı BK.m.500’de bahsi geçen alacaklının korumakla yükümlü olduğu teminatlardan her ne kadar alacaklının elinde bulunan teminatlardan söz etmekteydi ise TBK.m.592 f.1 ile bahsedilen rehin hakkı ve güvence kavramı ile arasında esas açısından fark bulunmamaktadır. Böylece “teminat” kavramını geniş yorumlamak gerekmektedir. Diğer bir görüş ise EBK.m.500 f.1’deki “teminat” düzenlemesine oranla TBK. 592. f.1 ile bu yükümün kapsamı sınırlandırılmıştır. Kanaatimce TBK.m.592 f.1 alacaklının yükümünü sınırlamak yerine açıkça belirtmeyi tercih etmiş; sınırlama getirmemek için de genel bir anlam ifade eden “güvence” kelimesi kullanılmıştır.
Alacaklının korumakla yükümlü olduğu teminatların başında her türlü (taşınır-taşınmaz-hak-alacak rehni) rehin hakkı gelmektedir. Bununla birlikte alacaklı tarafından başvurulabilecek hapis hakları da alacaklının koruması gereken teminatlardandır. Alacaklı yalnızca ayni teminatları değil, kişisel teminatları da korumakla yükümlüdür; alacaklıya teminat amacıyla verilmiş kıymetli evrakların ve bunlardan doğan hakların da teminat kapsamına girdiği şüphesizdir. Ayrıca alacaklı sahip olduğu rüçhan hakkının korunması bakımından da kefile karşı sorumludur.

1.2. TBK.m.592 f.1’in Teminatların Korunmasına İlişkin Yaptığı Ayrım
1.2.1. Kefalet Anında Mevcut Teminatlar
Alacaklı m.592 f.1’e göre kefalet sırasında var olan teminatları kefilin zararına azaltmamak ve korumakla yükümlüdür. Bu teminatların esas borçlu, üçüncü bir şahıs veya birlikte kefil olanlardan biri tarafından verilmiş olması alacaklının sorumluluğunda herhangi bir değişiklik yaratmayacaktır. Verilmiş olan ve kefalet sözleşmesi sırasında var olan teminatların kefalete konu alacak için verilmiş olması konusunda doktrinde tartışma mevcuttur. Bir görüşe göre m.592 f.1 lafzı genel teminat kaydı verilmiş olan teminatların başka alacak için verilmiş olması ihtimalinde dahi alacaklının koruma yükümlülüğünde olduğu kabul edilmelidir. Bu görüşe göre kefil “genel teminat kaydı” varlığı halinde teminatların kendisine devrini isteyebilir, bu durumda alacaklının başka alacaklara konu teminatları da korumakla yükümlü olduğu sonucunu çıkarmak yerindedir. İkinci görüş ise alacaklının tüm teminatlardan haberdar olmasının uygulamada mümkün olmadığı ve koruma yükümünden bahsedilebilmesi için alacağın özel güvencesi olarak verilmesi gerektiğini söylemektedir. Kanaatimce alacaklı, haklı sebebi olmaksızın teminatları elinden çıkarır veya kefilin zararına azaltırsa sorumlu olmalı ve yükümlülüğüne aykırı hareket etmiş kabul edilmelidir. Ancak alacaklı vadesi gelmiş alacağını tahsil etmek için teminatları usulüne uygun olarak tabii ki elinden çıkarabilmeli ve alacağına kavuşabilmelidir.
Kefalet anında var olan teminatlardan söz edebilmek için teminatın kefalet sözleşmesinin yapıldığı anda ayni hak olarak doğmuş olması ve alacaklıya rehin hakkını kazandıran tasarrufun gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
1.2.2. Kefalet Anından Sonra Verilen Teminatlar
Kefalet anından sonra verilen teminatlar esas borçlu tarafından(esas borçlunun malvarlığı tarafından) verilmiş ve kefalete konu alacağın özel teminatı niteliğinde ise alacaklının koruma yükümlülüğü kapsamındadır. Eğer esas borçlu tarafından kefalete konu alacak için değil de genel teminat niteliğinde bir teminat veriliyorsa alacaklı bu teminatları azaltıp, elinden çıkarabilir.
1.3. İspat Araçlarını ve Teminatları Korumaya ilişkin Yükümlülüğe Aykırı Davranılmasının Sonuçları
Teminat ve ispat araçlarını ağır kusuru veya kastı ile elinden çıkarmış olan alacaklı, kefili sorumluluğundan kurtaracaktır. Teminat ve ispat araçlarının elinden çıkarılmasında alacaklının sorumlu tutulabilmesi için kefilin bu azalma neticesinde zarar görmesi gerekmektedir. Kefilin uğramış olduğu bu zararın yanında TBK.m.592 f.son uyarınca alacaklının ağır kusuru da aranmaktadır. Ancak alacaklı kefilin uğramış olduğu zararın daha az olduğunu ispat ettiği takdirde kefilin kurtulmuş olduğu sorumluluk miktarının azalması mümkün olacaktır.
TBK.m.592 f.son uyarınca teminatları elinden ağır kusuru sonucu çıkarmış olan alacaklı kefilin borçtan kurtulmasına sebep olarak; kefilin ödediği miktarı ve varsa ek zararını da talep edebilmesinin önünü açmaktadır. TBK.m.592 f.1 uyarınca teminatları kefilin zararına azaltan alacaklı, kefilin sorumluluğunu uğramış olduğu zarar ölçüsünde azaltmaktadır. Bu iki madde metni arasındaki farka somut bir örnekle de değinmek gerekirse; alacaklının taşınmazın tapuda gösterilen ipotek değerinin azaltılmasına razı olması m.592 f.1 kapsamında sayılmakta ve kefilin sorumluluğunu ipotek değerinde düşme miktarınca azaltmaktadır.
2.Teminatların ve İspat Araçlarının Kefile Devrine İlişkin Yükümlülükler
TBK.m.592 f.3 uyarınca “alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarının kullanılmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.” Alacaklı alacak için sağlanan rehin ve diğer teminatları da borcu ifa eden kefile devretme yükümlülüğündedir. Alacaklının devir yükümlülüğünün ortaya çıkması kefil tarafından kefalet borcunun ifa edilmesine bağlıdır. Kefilin TBK.m.596 gereği korunan rücu hakkının gerçekleştirilebilmesi için alacaklıya ifadan sonra devir yükümü getirilmiştir.
Teminatların devrine ilişkin yapılacak olan giderler, kefil tarafından karşılanmalı ve daha sonra kefil esas borçludan yapmış olduğu bu giderleri talep edebilmelidir.
2.1.Teminat ve İspat Araçları Kefile Devretmekten Kaçınmanın Sonuçları
TBK.m.592 f.4’te düzenlendiği üzere yükümlülüğünü yerine getirmeyen alacaklı, kefilin borçtan kurtulmasına neden olacaktır. İlgili hüküm gereği de kefil ödemiş olduğu miktarı ve varsa ek zararını da alacaklıdan talep edebilecektir.

E.ÇALIŞANLARA KEFALET HALİNDE ALACAKLININ YÜKÜMLÜLÜKLERİ
TBK.m.592 f.2 gereği çalışanlara kefil olunması halinde alacaklının yükümlülüğü çalışanlara karşı gözetim ve özen yükümlülüğünü yerine getirmesidir. M.592 f.2 “Çalışanlara kefalet halinde alacaklı, çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal eder veya kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş ya da bu özeni göstermesi halinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya artan kısmını kefilden isteyemez.” demektedir.
Böylece alacaklının gözetim ve özen yükümlülüğü kusur sorumluluğuna bağlanmıştır, alacaklı borcun doğmasında veya artmasında kusurunun bulunmadığı ispatlarsa kefilin sorumluluğu devam edecektir. Alacaklının da kusurlu olup olmadığı iş hukukunun genel ilkelerine göre ve esasında somut olayın şartlarına göre belirlenecektir.

SONUÇ
Alacaklının kefile karşı yükümlülüklerini düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer alan hükümlerin emredici nitelikte olmaması bu düzenlemelerin taraflarca aksini kararlaştırmasına neden olmuştur. Böylece alacaklı aslında kefil için büyük ölçüde önem taşıyan sorumluluklarından kurtularak kefilin zarara uğraması yasal çerçevede ihtimal dahilinde idi. Ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili maddelerinde yapılan değişiklik ile alacaklının yükümlülüğüne ilişkin hükümlerin nisbi emredici nitelik taşıması kefili koruyarak alacaklıyı da daha hakkaniyetli davranmaya zorlamıştır. Alacaklının kanunda belirtilen davranışları neticesinde kefilin borçtan kurtulması, sorumluluğunun azalması veya zararını alacaklıdan talep edebilmesi kanaatimce TMK.m.2’ye de uygun düşmektedir. Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağının olması yalnız alacaklıyı korumaya bir sebep olmayıp; borcu ifa etmek için sorumluluk altına girmiş kefilin de korunması gerektiği Türk Borçlar Kanunu’ndaki ilgili maddeler ile sabitlik kazanmıştır.

KAYNAKÇA
ÖZEN Burak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Kefalet Sözleşmesi, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2017
ZEVKLİLER Aydın/GÖKYAYLA K. Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Turhan Kitabevi, Ankara 2015
TANDOĞAN Haluk, Borçlar Hukuku-Özel Borç İlişkileri, C.II, İstanbul 1989
REİSOĞLU Seza, Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Kefalet, Ankara 1992
AYDOĞDU Murat/KAHVECİ Nalan, Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Adalet Yayınevi, Ankara 2014
YAVUZ Cevdet/ACAR Faruk/ÖZEN Burak, Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, Beta Yayınevi, İstanbul 2013
BİLGEN Mahmut, 6098 Sayılı TBK Işığında Öğreti ve Uygulamada Kefalet ve Yargılama Hukukuna İlişkin Uyuşmazlıklar, Adalet Yayınevi, Ankara 2013

Yazar: AV. SELEN ÇETİN